20 Haziran 2009 Cumartesi

Cumartesi

Mavi plaj şemsiyesinin altında ölü gibi yatıyordum . O ise belli aralıklarla , üzerine uzandığı plaj bilmemnesini gölgeye denk gelmesi için çekiştiriyordu . Ismarladığı biradan sadece birkaç yudum almıştı . ''Isınmış bu'' dedi . Dandik plaj sehpasının üzerinde duran ve ısınmış olduğuna kanaat getirilmiş birayı içtim , denize girmek için kalktı . Döndüğünde suyun hamam suyu gibi olduğunu söyledi . Sıcak olduğuna kanaat getirilmiş suya bakıp birayı içmeye devam ettim . Tam o anda erimişim . Kızgın kumun üzerine damladığım gibi buharlaştım .

Aylar sonra , yanlış hatırlamıyorsam bir Ekim ayında , Kadıköy üzerindeyken serin hava ile karşılaştım ve yağdım .

Barın kapısındaki çocuk o gün bir parti olduğunu ve bilet almam gerektiğini ve biletle içerde bir adet yerli içki içebileceğimi söyledi . Hemen yanındaki kız elindeki koçandan bir kağıt koparıp ''İyi eğlenceler'' dedi . ''İyi eğlenceler'' dedim ve girdim . L şeklindeki barın L'sinin kısa kenarının ucundaki tabureye oturdum . Votka vişne istedim . Aynı anda bir Rolling Stones parçası çaldı . Şarkı bittiğinde bir votka vişne daha istedim . ''Hızlı gidiyorsun bugün'' dedi . ''Korkma vişne suyu ile sarhoş olmam'' dedim . İkinci kadehte votka kokusunu alabiliyordum artık . Bar kalabalıktı , ayakta duran bir ton insan vardı . Oysaki sokak bomboştu . Bir süre konuşmadan içtim .

''Ne partisi var bugün'' diyebildim en sonunda . Her zamanki gibi çalışanlarla ben kalmıştım . Cevap vermediler . Elimi cebime attım ve ne olduğunu anlamadığım bir kağıt parçası buldum . Sonra ne olduğunu hatırladım . Bedava içki hakkımı şişe biradan yana kullandım çünkü votka bardağımı yanımda götürmeme izin vermediler . Tekrar hangi partiye katıldığımı sordum ve çıktım . Dünya tarihinin en temiz ve en ılık serin havası ve yağmurluğumun açık fermuarı ile ölmeye hazırdım . Bazen o kadar huzurlu oluyorum ki patlayacakmışım gibi hissediyorum . Kolum ikinci kattaki balkona , kalbim tekelin camına , ak ve kara ciğerlerim martılara yem olacakmış ve tarihin en huzurlu yokoluşunu yaşayacakmışım gibi . Henüz bu olmadı . Dolmuşlara doğru yürürken sigara yaktım ...

Apartman kapısını fazla gürültü çıkarmadan açtım . Ve hafifçe ittim . Eğer biraz fazla güç kullanırsam kapının duvara çarpacağını ve gürültü çıkaracağını iyi biliyordum . İçeri doğru bir adım attım , ikinci adımı attım fakat sağ kolumu kapıdan kurtaramadım . Dönüp baktığımda anahtarı kapıdan çıkarmadığım gibi aynı zamanda anahtarı tutmayı bırakmadığımı fark ettim . Çıkardığımda lanet şey neredeyse yetmiş beş derecelik bir açıyla eğilmişti . Lisede en çok geometri dersini sevdiğim aklıma geldi . Kapının metal kısmına yaslayıp düzeltmek için uğraşırken kırıldı ve yere düştü . Kırılan parçayı komşu apartmanın kavak ağaçları ve yağmur ormanlarını aratmayan çalılıklarıyla süslü bahçesine attım . Huzur içinde yatsın .

Arkamı döndüğümde kapı kapanmıştı ve artık onu açabilecek bir anahtarım yoktu . Aydınlanmaya başlayan hava ve serin rüzgarla dökülen yapraklar varken evde ne yapacaktım ki zaten . Fırına yollandım hemen , ardından markete . Sıcak ekmeğin içine aldığım peyniri birkaç teknik hareketle yerleştirdim ve apartman kapısı önünde yemeğe başladım , ağaçlara bakarak .

Sabahları yaşadığım 3 durum :

  1. Eve geldiğim yolu hatırlamamak .
  2. Kolumda veya bacağımdaki sıyrıklara bakıp ne zaman ve nasıl olduğunu hatırlamamak .
  3. Mütemadiyen deli gibi susamış olarak uyanmak .

2 yorum:

Unknown dedi ki...

leziz..

victor onopko dedi ki...

Patlıcan kızartması istedi canım sabah sabah :)