3 Haziran 2009 Çarşamba

Hun'un Gemisi

Etrafta bir telaş vardı bir de devasa bir gemi . Adamın biri büyük bir tufan olacağını haber vermişti . Her yeri sular basacakmış . İşte bu gemiyi yaptılar . Yıllar sürdü . Şimdi de son hazırlıklarını yapıyorlar . Karıncalar gibi gemiye yiyecek taşıyorlar , karıncalar dahil .



Tüm mahlukat doluştu gemiye . Dağların erimeyen beyazından inmeyen kartal bile tünedi yelkene . Can tatlı . Benden gittim iskeleye . Zebra sigara kullanıp kullanmadığımı sordu . İçerim diye cevapladım . O halde gemiye binemeyeceğimi ve büyük tufan geldiğinde sular altında kalıp boğulacağımı söyledi . Can o kadar tatlı değilmiş . İlk başlarda kanserden öleceğimi söylüyorlardı sigara yüzünden , şimdi de sular altında boğulacağımı . Gerçekten zararlı meret . Gemi son yolcusunu aldı ve uzaklaştı ben el sallarken . Oturdum ve beklemeye başladım suların beni yutmasını .



Faturasını ödemediğim telefonumu kapamışlar . Para ayırmıştım kenara ama sürekli erteledim . Danışıklı dövüştüm kendimle . Bir gün tamamen kurtulacağım lanet şeyden . AH ! İşte martı da geldi . Şimdi başlar anlatmaya . Bir bira alayım .



Uzun yıllar geçti . Arada sırada yağan yağmur dışında havalar iyi gitti . Hatta bazen sadece ıslanmak için kara bulutların altında bekledim . Gemi geri gelince en azından , boğulmadım ama ıslandım , diyebilmek için . Zaten bahar çabuk geldi . Bütün kirazlar bana kalmıştı . Tüm erik ağaçlarına sarıldım . Çiçek açmış erik ağaçlarıyla kıyameti beklemek cennetin ta kendisiymiş . Hala sigara içiyordum ama ne tufan vardı , ne kanser .



Martının keyfi yerinde bugün . Adalara kadar uçmuş rüzgarı arkasına alıp . Anlattıkça anlatıyor . Balıkçılar bonkör davranmış . Çöplükler öksüz kaldı diyor , çığlıklar atarak .

Gemi iskeleye yanaştı . Teker teker indiler . İyi gözükmüyorlardı . Tufanı haber veren adam yanıma geldi . Sigara uzattım . Nasıl geçti diye sordum . Her zamanki gibiydi , dedi . Açık denizin kendilerini çok zorladığını anlattı . Bir sonraki tufan için daha büyük bir gemi yapmaları gerekiyormuş . Fazla zamanları yoktu .

Martı bacanın üzerine yerleşti , uyuklamaya başladı . Sabaha çok vardı daha . Bir bira daha açtım . Kağıt kalem aldım . Vazgeçilecek o kadar çok şey vardı ki , not almam gerekiyordu unutmamak için .

2 yorum:

Unknown dedi ki...

terk-i dünya

victor onopko dedi ki...

hayır jayne , daha erteleyecek , görmezden gelecek ve vazgeçecek çok şey var .