8 Temmuz 2009 Çarşamba

Çarşamba

Türkçe'nin cümle yapısı nasıldı ? Yüklem kullanmadan yazmak mümkün mü ? Sadece özne ile sayfalar doldurulabilir bence .

Öğrenci işlerine gittim . Kötü el yazımla bir dilekçe yazdım ve ufak pencereden gözlüklü memura uzattım . Kısa bir süre inceledi . Bu belgeyi işleme koyamayacağını söyledi . Okuldan kaydımın silinmesi için yazmış ve örneğine sadık kalmıştım . Bir daha düşünmem gerektiğini falan söyleyeceğini zannettim . Sonuçta İstanbul'da bir okula kapağı atmak zordu . Yanılmışım . Kağıdın sonuna saygılarımla yerine sevgilerimle yazmışım . Rektörlüğe sevgilerimi sunamazmışım , kurallar gereği . Kantindeki çay ocağına gidip tüm sevgi dolu sesimle çay istedim . Elimde çay yavaş yavaş yürüyerek çıktım . Bir kaç sene sonra saygılarımı sunarak ayrıldım okuldan .

Gözlerinden beni sevdiğini anladığım bir kız vardı . Hani anlarsınız ya bunu . Size baktığında ister gülümsesin ister somurtsun , ağlasın fark etmez . Gözleri sizi yakaladığı vakit farklı bakmaya başlar . Aynı lanet bölümde okuyorduk . Haftanın beş günü aynı lanet sınıflarda ve sıralarda oturuyorduk . Güzel kızdı aslında . Hani üniversitede tanışıp evlenen çiftler vardır ya , işte onların dişi olanlarından . Bırakın sevgili olmayı falan daha üçüncü dördüncü konuşmamızda çocukları çok sevdiğinden falan bahsetmişti bana . Bende severim yanlış anlamayın ama komşunun oldukları sürece . Yaklaşık iki yıl bana sevgiyle baktı . Bu götümü falan kaldırmış değildi . Bunları da hava basmak için yazmıyorum . Aşağı yukarı anladığınızı zannediyorum . Aslında sevgili olabilirdik ama anında ikinci hamlesini yapacaktı . Bilirsiniz işte aileden birileriyle tanıştırılacaktım . Evet ne var bunda diyebilirsiniz . Evet bu işler böyle yürüyor biliyorum ...

Aradan zaman geçti . Kız benim yakın bir arkadaşımla beraber olmaya başladı . Fakat bizim delikanlı maziyi bildiği için , benim umurumda olmasada aralarındaki her neyse , bana diş bilemeye başladı . Gidip bir dilekçe verdim . İlk gelen otobüse bindim ve Kadıköy'de indim . Yapılacak önemli işlerim vardı . Rıhtım . Martı birahanesi .

Kız bankacı oldu , delikanlı öğretmen . Evlendiler . Hatta tesadüfen karşılaştığım eski bir arkadaş çocuklarının fotğrafını gösterdi . Tombul sevimli veledin teki . Bu arada ben yağmur ormanlarını falan kurtarmadım . Boktan bir işim vardı zaten . Gidip geliyorum hala . Kadınlar oldu tabi . Hatta biriyle aynı evi paylaştık bir yıl . Konuyla alakası yok ama sigarayı bırakacağım galiba . Yarısında söndürüp duruyorum . Ne anlatıyordum . Ah evet . Sonra aileyle tanıştırıldım . Cebimde bir yüzükle romantik bir akşam yemeği zamanı gelmişti anlayacağınız . Ama yapacak önemli işlerim vardı . Bakıköy . Damla Pub .

Ve bir gün mayonez kaplı bir salatalık turşusunun yere düşüşüyle , bana hediye edilen bir kitabı elime alışım arasında geçen zaman aralığında şunu fark ettim . Hayat değişkenlerinden bağımsız olarak birine sahip olmak imkansız . Fakat hayat değişkenlerinden bağımsız olarak birini sevmek mümkün . Emin olduğum tek şey bu . Bir gün gelir ve artık onun elini tutamayabilirim . Biliyorum ki bu beni mahveder . Ama sevmeme engel olmaz . Evet ortadan kaybolurum , kesin yapacak önemli işlerim olur . Veya sonuna kadar tutabilirim elini . Ölünce ne oluyor bilmiyorum , hiç ölmedim . Sonuna kadar işte . Bu içimdeki sevgiden eksiltmez hissediyorum . Hayat değişkenleri farklı yerlere götürebilir insanları ama kalplerini değiştirmez . Bunun farkında olmak huzur veriyor şu an bana .

Anlatmak istediğimi biraz evlilikle hapsetmiş gibi oldum . Söylemek istediğim birinin üzerinde hak iddia etmek . İnsanın kendisini tamamen fethedemezken başka topraklara gözünü dikmesi .

Amma konuştum ya , kimse de sus demiyor . Neyse ... Celine beni bekler .

İyi akşamlar .

2 yorum:

Unknown dedi ki...

hayat değişkenlerini çok pis sabitlerim ;)

victor onopko dedi ki...

lütfen sabitle jayne ,lütfen :)