Saat 21:04 .
Akşam oldu . İş yerindeyim . Karnım acıktığı için bir sigara yaktım ve plastik bardağa kola koydum . Vantilatör sigarayı sıcak tutuyor . Çabuk bitiyor meret . Bir tane daha yakarım , ne yapayım .
Saat 21:06 .
Telefonum irsaliye koçanının üzerinde . Dikkatlice bakıldığında savaştan çıkmış gibi . Sürekli yere düşüyor . Tuşlarına sıkı basmam gerekiyor artık . Hissizleşti biraz . Duyarsız telefon . Benimle başı dertte . Eminin başka bir sahibi olmasını isterdi .
Saat 21:10 .
Senin okuyacağını bilerek yazmak veya sana bir şeyler yazmak ... Gazı kaçmış koladan bir bardak daha doldurdum . 22:00 otobüsüne bineceğim .
Saat 21:12 .
Kafam ağırlaşıyor . Bedenimden ziyade kafam yorgun . Sabahları ise tam tersi . Yataktan kalkacak gücü bulamıyorum ama beynim zinde oluyor . Uyandığım anda yapılacak işleri planlamaya başlıyor . İstem dışı . Yanımdaki kitabı kütüphaneye koyuyorum . Telefonu masanın üzerine . Sehpanın üzerindeki şişelerden birini kütüphanenin bölmelerinden birine . Çok dekoratif göründüğünü düşünüyorum . Annem aynı fikirde değil . Çıkmadan buzdolabına bakıyorum .
Saat 21:18 .
Makina dairesi 40 derece , yanıyor . Sabaha kadar çalışak iki kişi var . Bir hafta gece bir hafta gündüz çalışıyorlar . Haftasonu dahil . Sosyal hayatları yok . Ne olduğundan haberleri de yok . 20 Yıldır İstanbul'da olup boğazı görmemiş insanlar var . Fare deliklerinde çalışıyorlar .
Saat 21:23 .
Bir sigara daha ...
Saat 21:25 .
Bunu sadece zamanın geçtiğine emin olmak için yaptım . 21 Dakika geçmiş . Perşembe günü . Akşam .
13 Ağustos 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
çarşamba gelmiş hayatım, ve yeni okudum yazdıklarını... cumartesi gediğinde kritiğini yaparız artık :))
uzun uzun tartışmak istiyorum bunları zaten seninle :))
Yorum Gönder